Giris
Yasam süresinin giderek uzadigi günümüzde yasanacak saglikli yillarin süresinin ve kalitesinin nasil arttirilabilecegi önemli sorunlardan biri haline gelmistir. Toplumlarda beklenen yasam süresi arttikça menopozdaki kadin nüfusu da önemli bir artis göstermektedir (1). Bu dönemde kemiklerde görülen en önemli sorunlardan biri osteoporozdur (2). Osteoporoz düsük kemik kütlesi ve kemik mikro yapisinin bozulmasi sonucu kemik kirilganliginin ve kirik olasiliginin artmasi ile karakterize sistemik bir iskelet hastaligidir (3,4,4,5,4,5,6,4,5,6,7,4,5,6,7,8). Özellikle premenopozal dönemden itibaren osteoporoz belirgin sekilde hizlanmaktadir. Bu dönemde östrojen seviyesinin azalmasina bagli kemik yikim hizinin artmasi ile osteoporoz gelismesi daha da hizlanmaktadir (2). Ayrica genetik yapi, kisa boylu ve zayif olma, D vitamini eksikligi, yetersiz kalsiyum alimi, hareketsiz yasam biçimi, sigara kullanimi ve bazi ilaçlar da osteoporoz riskini artirmaktadir (9,10,10,11).Bütün bu olumsuzluklardan dolayi osteoporozun tani ve tedavisi oldukça önemlidir. Günümüzde tani amaçli hastalarin kemik mineral içerigini ve yogunlugunu ölçebilecek duyarli yöntemler gelistirilmistir. Böylece kemik kayiplarinin erken dönemde saptanmasi ve tedaviyi izleme olanagi da elde edilmistir. Dünya Saglik Örgütü (DSÖ) de osteoporoz tanisi için kemik mineral yogunlugu ölçümü yapilmasini ve bunun için ise duyarliligi yüksek olan Dual energy X-Ray Absorbsiometri’nin (DEXA) kullanilmasini önermektedir (12,13). Osteoporoz, topluma getirdigi ekonomik maliyet ve yasam kalitesi üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle hem ülkemizde hem de dünyada önemli bir saglik sorunu haline gelmistir. Bu nedenle çalismamiz menopoza girmis kadinlarin bazi aliskanliklari ile kemik mineral yogunlugu arasindaki iliskiyi belirlemek amaci ile yapildi.
Materyal ve Metod
Çalisma 3 Temmuz - 8 Agustos 2006 tarihlerinde Gaziantep ilinde bulunan bir kurumda tanimlayici olarak yapildi. Arastirmaya, ortopedi poliklinigine basvuran, çalismaya katilmaya istekli, iletisim kurulabilen, menopoza girmis, son 1 yildan daha uzun süredir steroid ve kalsitonin gibi kemik mineral yogunluguna etki eden ilaçlari kullanmayan 70 hasta dahil edildi. Çalismaya baslamadan önce kurumdan ve hastalardan sözlü bilgilendirilmis onay alindi. Arastirmanin verileri, arastirmacilar tarafindan literatür taranarak olusturulan anket formu kullanilarak, yüz yüze görüsme teknigi ile toplandi. Tüm kadinlarin Kemik Mineral Yogunluklari (KMY) DEXA ile ölçüldü. DEXA yöntemi ile yapilan ölçümlerde KMY degerlendirmesi DSÖ kriterleri esas alinarak T skoruna göre yapildi. Ayni cins eriskinlerin ortalamasina göre T skoru -1 standart deviasyona kadar olan KMY “normal”, T skoru ayni cins eriskinlerin ortalamasina göre -1 ve -2.5 standart deviasyon arasinda olan KMY degerleri “osteopeni”, T skoru ayni cins eriskinlerin ortalamasina göre -2.5 standart deviasyonunun altinda olan KMY degerleri “osteoporoz” olarak degerlendirildi. Elde edilen verilerin degerlendirilmesinde; SPSS programi kullanilarak yüzdelik, ki-kare ve student t testi analizleri yapildi.
Bulgular
Çalisma kapsamina alinan hastalarin sosyodemografik özelliklerinin ve bazi aliskanliklarinin dagilimi Tablo-1’de görülmektedir. Hastalarin yas ortalamasinin 61.5±10.4 yil oldugu, %67.1’inin okur-yazar olmadigi, %92.9’unun ev hanimi, %90’inin evli oldugu saptandi. Hastalarin %81.4’ünün düzenli günes isigi almadigi, %84.3’ünün sakin bir yasam sürdügü, %95.7’sinin düzenli spor yapmadigi belirlendi. Hastalarin %41.4’ünün haftada 2-3 defa süt tükettigi, %67.1’inin tahil ve unlu mamullerle beslendigi, %98.6’sinin daha önce kalsiyum tedavisi almadigi, %88.6’sinin sigara kullanmadigi, %58.6’sinin günde 3-4 bardaktan fazla çay veya kahve tükettigi ve %61.4’ünün ailesinde osteoporoz olmadigini ifade ettigi belirlendi. Hastalarin %41.4’ün de osteopeni, %24.3’ünde osteoporoz oldugu (Grafik-1), yas arttikça osteopeni ve osteoporoz görülme sikliginin arttigi saptandi (p0.05) (Tablo-2).
Tartisma
Osteoporozun, dünya çapinda ortalama 200 milyon kisiyi etkiledigi ve yasli nüfusun artisi ile de bu sayinin giderek arttigi bilinmektedir Yapilan arastirmalar sonucunda osteoporoz prevalansinin 50-59 yas arasi kadinlarda %40-55, 60-69 yas arasinda %75, 70 yas üzerinde ise %85-90 oldugu gösterilmistir (14,15,15,16,17,18,19,20,21,22,23,24,25,26,27). Küçükardali (16), Özdemir (17), Erkin (13), Isikli ve arkadaslarinin (18) yaptiklari çalismalarda menopoz sonrasi kadinlarda çok yüksek oranda osteopeni ve osteoporoz oldugu ve yas arttikça bu oranin ona paralel olarak arttigi belirlenmistir. Çalismamizda da hastalarin %41.4’ün de osteopeni, %24.3’ünde osteoporoz oldugu ve yas arttikça osteopeni-osteoporoz görülme sikliginin arttigi saptandi (p<0.05). D vitamini eksikliginin, osteoporoz gelisimi açisindan bir risk faktörü oldugu bilinmektedir. D vitamini kemik metabolizmasi için önemlidir ve günes isigina maruz kalma, yas, irk, diyet gibi faktörlerden direkt olarak etkilenmektedir. D vitamini deride ultraviyole isinlarinin fotokimyasal sentezi yoluyla saglanmaktadir. (19). Bu nedenle yeterli günes isigi alimi oldukça önemlidir. Panza ve arkadaslarinin (15) çalismasinda kadinlarin çogunlugunun kollari ve bacaklari kapali olarak geleneksel kiyafet giydikleri ve bu nedenle düzenli günes isigi almadiklari belirlenmistir. Çalismamizda da kadinlarin büyük bir kisminin düzenli günes isigi almadigi saptandi. Bu durum kadinlarin çogunun kapali giysiler giymesi ve neden düzenli günes isigi almasi gerektigini bilmemesi ile açiklanabilir. Egzersiz; doruk kemik kütlesini saglamasi, kemik kütlesini korumasi, kondüsyon, fleksibilite ve güç artisi saglayarak düsmeleri engellemesi ve kiriklari önlemesi açisindan osteoporozda son derece önemlidir (20). Özellikle orta yas ve yasli kadinlarda kalça kiriklari riskini azalttigi, düsme ve bununla ilgili kiriklarin engellenmesinde rolünün oldugu, kas gücü, kas kitlesi, denge ve eklem esnekligini arttirdigi belirtilmektedir. Ayrica postmenopozal dönemde östrojen eksikligi ile gelisen hizli kemik kaybini önlemekte, kas kuvveti, mobilite ve fleksibiliteyi arttirarak düsmelerin sikligini ve kirik riskini azaltmakta, postürün düzeltilmesini saglamaktadir (14,15,15,16). Ancak yapilan birçok çalismada kadinlarin düzenli egzersiz yapmadigi belirlenmistir (21,22). Çalismamizda da kadinlarin büyük bir kisminin düzenli spor yapmadigi saptandi.Beslenme, kemik kütlesinin olusmasi ve korunmasinda oldugu kadar, osteoporozun önlenmesi ve tedavisinde de önemli role sahiptir. Kemik mineral içeriginin %80-90’i kalsiyum ve fosfordan olusur. Protein, magnezyum, çinko, demir, fluorid, vitamin A, C, D ve K gibi diger besinsel ögeler ise normal kemik metabolizmasi için gereklidir (23,24,25,26). Saka ve arkadaslarinin (24) çalismasinda kadinlarin kalsiyum içeren ilaçlari kullanmadigi, kalsiyum içeren yiyecek ve içecekleri yeterli miktarda tüketmedigi belirlenmistir. Çalismamizda da hastalarin yeterli süt ve süt ürünleri tüketmedigi, daha çok tahil ve unlu mamullerle beslendigi saptandi. Besin ögesi olarak degerlendirilemeyecek nitelikte olan kafein, alkol, sigara ve degisik ilaçlarin kullanimi da kemik sagligini etkileyebilen faktörlerdir. Özellikle sigara östrojen yapimini ve kullanimini azaltarak erken menopoza ve osteoporoza yol açmakta ve kirik riskini 2 kat arttirmaktadir (10). Sigara kullanimi ve osteoporozun iliskilendirildigi çalismalarin birçogunda, sigaranin kemik yogunlugunu azalttigi ve bu olumsuz etkiye daha çok kadinlarda rastlanildigi belirtilmektedir (10,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20,21,22,23,24,25). Yapilan çalismalarda kadinlarin çogunlugunun sigara içmedigi, günlük 3-4 bardak çay-kahve tükettikleri saptanmistir (22,23,24). Çalismamizda da hastalarin çogunun sigara kullanmadigi ve yarisindan çogunun günde 3 bardaktan fazla çay veya kahve tükettigi belirlendi. Her zaman oldugu gibi postmenopozal dönemde de kadinlarda osteoporoz degerlendirmesi yapilirken anamnezin oldukça önemlidir. Anamnez sayesinde osteoporoz için önemli bir risk faktörü olabilecek herhangi bir durum gözden kaçirilmamis olur ve böylece tedavi veya korunmanin planlanmasi daha erken ve dogru yapilabilir. Özdemir ve arkadaslarinin (17) çalismasinda aile öyküsünde osteoporoz olanlarin kemik mineral yogunlugu düzeyleri düsük bulunmustur. Çalismamizda ise hastalarin büyük bir kisminin ailesinde osteoporoz olmadigini ifade ettigi belirlendi. Sonuç olarak; hastalarda osteopeni oraninin yüksek oldugu, büyük bir kisminin düzenli spor veya egzersiz yapmadigi, kalsiyum içeren yiyecekleri almaya özen göstermedigi ve yeterli günes isigi almadigi saptandi. Ayrica yas arttikça osteoporoz riskinin arttigi belirlendi. Bu sonuçlar dogrultusunda; menopoza girmis kadinlara osteoporoz, beslenme, yeterli günes isigi, D vitamini alimi ve düzenli spor yapilmasi ile ilgili etkin egitim, danismanlik hizmetlerinin verilmesi ve bunlarin sürekliliginin saglanmasi önerilebilir.