Orjinal Araştırma

Postmenopozal Kadınlarda Vücut Kütle İndeksinin Kemik Mineral Yoğunluğuna Etkisi

  • Burcu Yanık
  • Hakan Atalar
  • Duygu Geler Külcü
  • Derya Gökmen

Turk J Osteoporos 2007;13(3):0-0

ÖzetAmaç: Bu arastirmada amaç, postmenopozal kadinlarda kemik mineral yogunlugu (KMY) ile vücut kütle indeksi (VKI) arasindaki iliskiyi arastirmaktir.Gereç ve Yöntem: 54 postmenopozal hasta çalismaya alindi. Yas ve menopoz süreleri kaydedildi. Sigara, alkol kullanimi, düzenli egzersiz aliskanliklari sorgulandi. Boy ve kilolari ölçülerek vücut kütle indeksleri hesaplandi. Hastalar vücut kütle indekslerine göre zayif, ideal kilolu, fazla kilolu ve obez olarak üzere dört gruba ayrildi. Ön-arka lomber omurga ve sag kalça proksimal femurdan dual enerji X ray absorbsiyometri kullanilarak kemik mineral yogunluklari ölçüldü. L2-L4 ve femur boynu kemik mineral yogunluklari ve t skorlari tespit edildi. Bulgular: Çalisma, yaslari (51-79) arasinda olan 54 kadin hasta üzerinde gerçeklestirilmistir. Hastalarin 22’si (%40.8) obez, 24’ü (%44.4) fazla kilolu ve 8’i (%14.8) ideal kilolu olarak bulunmustur. Zayif grubunda birey mevcut degildi. Yas, sigara kullanimi, menopoz süresi, KMY ve t skor degerleri açisindan gruplar arasinda farklilik tespit edilmemistir. VKI ile femur boynu ortalama KMY degerleri arasinda (r =0.407, p=0.002) ve femur boynu t-skoru arasinda (r =0.297, p=0.029) pozitif yönde anlamli iliski mevcuttu. Öte yandan VKI ile lomber KMY ve t-skor arasinda anlamli iliski bulunamadi (p >0.05). Sonuç: Vücut kütle indeksi femur boyun kemik mineral yogunlugu ile iliskili bulunmustur. Postmenopozal kemik kaybini önlemek için yeterli vücut kütlesini sürdürmek önemlidir. (Osteoporoz Dünyasindan 2007;13:56-9)Anahtar kelimeler: Kemik mineral yogunlugu, obezite, osteoporoz, vücut kütle indeksiSummaryAim: We aimed to determine the relationship between bone mineral density and body mass index in postmenopausal women. Material and Methods: 54 postmenopausal women were included in the study. Age and time of menopause were recorded. Smoking, alcohol and exercise status were also recorded. Weight and height were measured and body mass index was calculated. The patients were separated into four groups according to their body mass index, as underweight, ideal weight, over-weight and obese. Bone mineral density in all the patients was assessed via dual energy X-ray absorptiometry from antero-posterior lumbar and right proximal femoral regions. For L2-4 and the femoral neck, bone mineral density and t scores were determined.Results: The study was performed in 54 postmenopausal women, ranging in age from 51 to 79 years. 22 (%40.8) of the patients were obese, 24 (%44.4) were overweight and 8 (%14.8) had ideal weight. There were no patients in underweight group. There were no difference in age, smoking, time of menopause, bone mineral density and t-scores among the groups. There was statistically significant correlation between body mass index and bone mineral density of the femoral neck (r =0.407, p=0.002), and femoral neck t-scores (r =0.297, p=0.029). There was no significant correlation between the body mass index and lumbar bone mineral density and lumbar t-scores (p >0.05). Conclusion: Body mass index was found to be related to bone mineral density of the femoral neck. Our findings suggest that maintenance of adequate body mass is important for the prevention of postmenopausal bone loss. (From the World of Osteoporosis 2007;13:56-9)Key words: Body mass index, bone mineral density, obesity, osteoporosis.

Giriş

Osteoporoz kemik kütlesinde azalma ve kemik dokunun mikro-mimarisinde bozulma sonucu kemik kırılganlığının ve kırık riskinin artması ile karakterize sistemik bir iskelet hastalığıdır (1). Osteoporoz en sık görülen kemik hastalığı olup, ortalama insan ömrünün uzaması nedeni ile artan kemik kaybı ve kırık riski önemli bir sağlık sorunu haline gelmiştir (2). Osteoporoz gelişiminde rol oynayan risk faktörleri; 50 yaşından önce kırık geçirmiş olma, ailede kırık öyküsü, beyaz ırk, ileri yaş, düşük kalsiyum alımı, düşük vücut ağırlığı, sigara ve alkol öyküsü, 1 yıldan uzun süren amenore veya 45 yaşından önce menopoza girmiş olma, erkekte düşük testosteron düzeyi, fiziksel aktivite azlığı ve güneş ışığından yoksun olmadir. Ayrıca bazı ilaçlar (kortikosteroidler, anti epileptikler, heparin, aşırı tiroid hormonu gibi) ve değişik endokrin hastalıklar da (Cushing, tiroid ve paratiroid bezi bozuklukları gibi) osteoporoz gelişimi için ek risk faktörleridir (3). Osteoporoz için risk oluşturan faktörlerin tespit edilmesi, tedaviden daha kolay ve ekonomik olan profilaksi açısından çok önemlidir. Obezitenin osteoporozdan koruyucu bir etkiye sahip olduğu düşünülmektedir (4,5). 65 yaş üzeri kadınlarda yapılmış olan geniş çaplı prospektif bir çalışmada, mevcut vücut ağırlığı 25 yasindakinden daha az olan kadınların kalça kırığı açısından risk altında oldukları belirtilmiştir (6). Bu koruyucu etkinin mekanizması hakkında birçok farklı görüş öne sürülmektedir. Obezitenin osteoporozdan koruyucu olduğu ve bu koruyucu etkinin hormonal (androjenlerin yağ dokusunda östrojenlere periferal aromatizasyonu) ve mekanik faktörlerin (yük binen bölgeler) bir kombinasyonu olduğu bildirilmektedir; ayrıca leptin hormonu da yağ ve vücut kütlesi üzerinde düzenleyici etki göstermektedir (7). Serum leptin düzeyleri vücut yağ kütlesi ile yakın ilişkilidir. Leptinin periferik etki ile osteoblastik farklılaşmayı artırdığı düşünülmektedir. Son yıllarda yapılan çalışmalarda obezite-osteoporoz ilişkisi netlestirilmeye çalışılmıştır. yakın zamanda yapılan bir çalışmada 40 yaşından büyük kadınlarda kemik kaybının yaş, doğum sayısı ve menopoz süresinden etkilendiği ve obezitenin belirgin bir kemik-koruyucu etkisi olduğunu bildirilmiştir. Ilerideki çalışmalarda bu faktörlerin kırık riski üzerine olan etkilerinin incelenmesini önerilmiştir (8). Ülkemizde son yıllarda yapılan bir çalışmada 70 sağlıklı erkekte yapılan kemik dansitometre ölçümlerine göre, endomorfik (yağlılık oranı yüksek) orta yaş erkeklerde lomber ve femur proksimalinde yüksek KMY değerleri saptanmıştır (9). Bu da bize somatotipin osteoporoz riskini belirleme açısından önemli olduğunu göstermektedir. da Silva ve ark. 588 kadın üzerinde yaptıkları çalışmada obezitenin KMY üzerinde koruyucu etkisi olduğunu, ancak bu koruyucu etkinin yaş ve östrojen eksikliği nedeniyle maskelenebilecegini bildirmişler; bu nedenle obez kadınların da osteoporoz açısından taranmalari gerektiğini belirtmişlerdir (10). Günümüzde ortalama yaşam süresinin uzamasıyla osteoporoz insidansi giderek artmaktadır. Ayrıca yaşam standartlarının değişmesiyle de çağımızın hastalığı obezite belirgin şekilde siklasmistir. Bu araştırmada amaç, postmenopozal kadınlarda kemik mineral yoğunluğu (KMY) ile vücut kütle indeksi (VKI) arasındaki ilişkiyi arastirmaktir.


Gereç ve Yöntem

Fiziksel Tip ve Rehabilitasyon ve Ortopedi polikliniklerine çesitli nedenlerle basvuran postmenopozal 54 kadin hasta çalismaya dahil edildi. Hastalarin hiçbiri daha önce osteoporoza yönelik ilaç tedavisi almamisti. Arastirma öncesi tüm hastalarla görüsüldü, çalismayla ilgili bilgi verildi ve onaylari alindi. Diabetes mellitus, kanser öyküsü, renal ve hepatik bozukluklar, endokrin hastaliklar (Cushing, tiroid, paratiroid bezine ait bozukluklar), östrojen, tiroid hormonu, glukokortikoid, antiepileptik ve tiazid grubu diüretik gibi ilaçlari kullandigi belirlenen hastalar çalisma disi birakildi. Hastalarin yas ve menopoz süreleri yil cinsinden kaydedildi. Sigara, alkol kullanimi ve düzenli egzersiz aliskanliklari (var/yok olarak) kaydedildi. Boy ve kilolari ölçüldü ve vücut kütle indeksleri kg/m2 cinsinden hesaplandi. Hastalar VKI düzeylerine göre gruplara ayrildi (11). VKI ≤ 18.5 zayif , VKI = 19-24.9 ideal kilolu, VKI = 25-29.9 fazla kilolu, VKI ≥ 30 obez olarak dört gruba ayrildi. Hastalarin standart olarak ön-arka lomber omurga ve sag kalçada kirik veya total kalça protezi öyküsü olmadikça, sag kalça proksimal femurdan dual enerji X ray absorbsiyometri (DXA, Lunar DPX-IQ) ölçümleri yapildi. L2-L4 ve femur boynu kemik mineral yogunluklari (g/cm2) ve t skorlari tespit edildi (tutarlilik hata payi: %1). Istatistiksel analizlerde, gruplar arasi farki saptamada Kruskal-Wallis testi, korelasyon analizleri için Spearman korelasyon analizi kullanildi. Istatistiksel olarak p<0.05 degerleri="" anlamli="" kabul="" edildi="" p="">


Bu çalisma (51-79) yas arasi postmenopozal 22 (%40.8) obez, 24 (%44.4) fazla kilolu ve 8 (%14.8) ideal kilolu hasta üzerinde gerçeklestirildi. Zayif grubunda hiç hasta yoktu. Hastalarin yas, menopoz süreleri ile vücut kütle indekslerini içeren demografik özellikleri ve KMY degerleri Tablo 1’de sunulmustur. Hastalarin hiçbiri düzenli alkol almiyordu ve egzersiz aliskanliklari yoktu. Obez grupta 3 hasta, fazla kilolu grupta 2 hasta, ideal kilolu grupta 4 hasta sigara kullaniyordu. Gruplar arasinda yas, menapoz süresi, sigara kullanimi, lomber ve femur boyun KMY degerleri ve lomber ve femur boyun t skorlari açisindan fark saptanmadi (p0.05) (Tablo 1). Spearman korelasyon analizi sonuçlarina göre VKI ile femur boynu ortalama KMY degerleri ve femur boynu t skorlari arasinda pozitif yönde anlamli iliski mevcuttu. Öte yandan VKI ile lomber KMY ve lomber t skor arasinda anlamli iliski bulunmadi (p 0.05) (Tablo 2). Tartisma

Postmenopozal osteoporozda obezitenin kemik mineral yogunluguna etkisi bugüne kadar pek çok arastirmaya konu olmustur. Genel olarak obezitenin kemik mineral yogunlugu üzerinde olumlu bir etki olusturdugu kabul edilmektedir. Asomaning ve ark. düsük VKI ’li kadinlarin osteoporoz için artmis risk tasidigini belirtmisler; VKI’ndeki her bir birimlik degisikligin, KMY’nu fiziksel aktivite, fonksiyonel kapasite, kalsiyum alimi, sigara ve alkol aliskanligi gibi degistirilebilir diger risk faktörlerinden daha fazla etkiledigini vurgulamislardir (12). Bizim çalismamizda da KMY ve VKI arasinda pozitif korelasyon bulunmustur. Degerlendirdigimiz diger risk faktörlerine bakildiginda ise hastalardan hiçbiri alkol kullanmamaktaydi ve düzenli egzersiz aliskanliklari yoktu; beslenme tarzi ise çalismada incelenmemistir. Çalismamizda sigara kullanimi ile KMY arasinda iliski saptanmamistir ancak bu sonuç her üç grupta da sigara kullanan hasta sayisinin az sayida olmasindan kaynaklanmis olabilir. Özellikle ileri yas ve düsük VKI’nin kemik yogunluguna olan negatif etkisi nedeniyle, zayif ileri yas kadinlarin kirik açisindan risk altinda oldugu; bu grup hastada düsmelerin ve dolayisiyla kiriklarin önlenmesi gerektigi vurgulanmistir (13). Barrera ve ark. çalismasinda ileri yas hastalarda yüksek VKI’nin, femur boyun KMY üzerine koruyucu etkisi oldugunu bildirmislerdir. Vücut kütle indeksi 30 ve üstü olan erkek ve kadin hastalarda osteoporoz riskinin VKI normal olan kisilerle kiyaslandiginda yaklasik %33 daha az oldugunu saptamislardir (14). Ülkemizde yapilan klinik çalismalarda da VKI ile osteoporoz arasinda iliski incelenmis ve aralarinda pozitif yönde iliski saptanmis; obezitenin osteoporozdan koruyucu bir faktör olabilecegi belirtilmistir (15-19). Yaraman ve ark. çalismalarinda postmenopozal kadinlarda VKI ile femur boyun T skorlari arasinda anlamli korelasyon saptamislardir (15). Yesevi ve ark. ise fazla kilolu ve obez fibromiyaljili hastalarda femur boynu KMY degerlerinin korundugu gözlemislerdir (18). Bizim çalismamizda da bu çalismalara benzer sekilde VKI artisinin femoral KMY degerini artirici etkisi saptanmistir. Çalismamizla benzer olan bu çalismalar gibi, farklilik gösteren çalismalar da literatürde mevcuttur. Sonuçlarimiz VKI ile lomber KMY arasinda iliski saptanan çalismalardan farklidir. Ostrowska, VKI ve lomber KMY arasinda (20); Almehed ve ark. VKI ile hem lomber ve hem de femoral bölge KMY arasinda (21) anlamli pozitif iliski saptamislardir. Lomber ve femur KMY degerleri ile VKI arasindaki iliskinin incelendigi çalismamizda, femur KMY ile VKI arasinda iliski saptanip, lomber KMY ile benzer iliski saptanamamistir. Bunun sebebi çalismamizdaki VKI degerlerine göre ayrilmis 3 grubun da yas ortalamalarinin 64-66 yas arasinda olmasi olabilir; çünkü yas ilerledikçe lomber KMY degerlerindeki azalma femur KMY ile karsilastirildiginda daha yavas olmaktadir (22). Bunun yani sira yapilan çalismalarda lomber omurgada meydana gelen KMY kaybinin ancak dejeneratif degisikligi olmayan olgularda saglikli bir gösterge oldugu, ileri yaslarda dejeneratif degisikliklerin azalan KMY degerlerini maskeleyebilecegi belirtilmistir (23-24). Bizim çalismamizda da her üç grubun lomber KMY degerleri femur boynu KMY degerlerinden yüksektir.Obezitenin kemik mineral yogunlugu üzerinde olusturdugu olumlu etkinin mekanizmasi, birçok klinik çalisma ile açiklanmaya çalisilmistir. Bu etkinin olusmasinda rol oynadigi kabul edilen mekanizmalardan biri iskelet üzerine yük binmesi ve mekanik stres olusmasidir. Omurga ve kalça KMY üzerine yapilmis klinik çalismalar (25-27) iskelet üzerine yük binme ve mekanik stres görüsünü desteklemektedir. Bununla beraber obez hastalarda, agirlik tasimayan üst ekstremitelerde de kemik yogunlugunun yüksek oldugunun saptanmasi, mekanik stres ve iskelet üzerine yük binmesinden baska nedenler olabilecegini düsündürmektedir (28). Öner ve ark. VKI ile KMY arasindaki pozitif iliski saptamislar ve bunun obezlerde mevcut olan hiperinsülineminin bir sonucu olabilecegini belirtmislerdir (17). Obezitenin KMY’na olan olumlu etkisine iliskin diger bir mekanizmanin da özellikle menopozdan sonra yag dokusundaki östrojen yapimi oldugu düsünülmektedir (26). Mekanizma ne olursa olsun, VKI’nin KMY üzerinde olumlu etkisi vardir ve bu etkinin bilinmesi gerek tarama yapilmasi gereken hastalarin seçimi ve gerekse profilaksi açisindan çok önemlidir. Postmenopozal kadinlarda VKI’nin osteoporoza olan etkisini incelemek amaciyla yapilmis çalismamizda, VKI ile femur boynu KMY arasinda anlamli iliski bulunmasi ile, vücut agirliginin osteoporozdan koruyucu bir faktör olabilecegi sonucuna varilmistir.