Orijinal Makale

Özürlü Sağlık Kurulunda Değerlendirilen Hastaların Lokomotor Sistem Özürlülüklerinin İncelenmesi

10.4274/tod.40427

  • Rabia Terzi
  • Firuzan Altın

Gönderim Tarihi: 14.03.2014 Kabul Tarihi: 09.05.2014 Turk J Osteoporos 2014;20(2):60-64

Amaç:

Amacımız, hastanemiz özürlü sağlık kuruluna başvuran ve lokomotor sistem ile ilgili özürlülük oranlarına sahip hastaların özelliklerini değerlendirmek ve diğer sistem özürlülükleriyle birlikteliklerini, tüm vücut fonksiyon kayıp oranlarını ve bu parametrelerin yaşlara göre dağılımını incelemektir.

Gereç ve Yöntem:

Mart 2012-Mart 2013 tarihleri arasında Derince Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlık Kurulu’na başvuran 2263 olgu retrospektif olarak tarandı. Lokomotor sisteme ait tanı almış 672 hastanın, tüm branşlarca yapılmış muayene bulguları ve tanıları Sağlık Kurulu dosyalarından ayrıntılı olarak tarandı.

Bulgular:

Özürlü sağlık kuruluna başvuran 2263 olgunun 672’sinde (%29,6) lokomotor sistem patolojisi mevcuttu. Bu hastaların 366’si erkek (%54,4), 306’si kadın (%45,6) ve ortalama yaşlarının 49,61±26 olduğu tespit edildi. Hastaların total vücut özürlülük oranları (TVÖO) ortalaması 69,5±28,4 iken, lokomotor sisteme ait özürlülük oranları (LMSÖO) ortalaması 49,43±17,1 idi. Altı yüz yetmiş iki hastanın 379’u (%56,3) Sağlık Kurulu’nca ağır özürlü olarak değerlendirildi. Beş yüz elli dördünün (%82,4) özürlülüğü sürekli olarak raporlandırıldı. LMSÖO en yüksek 10-19 yaş aralığındaki bireylerde, en az ise 40-49 yaş aralığındaki bireylerde tespit edildi. En sık tespit edilen lokomotor sistem patolojisi sırasıyla osteoartrit (OA), hemipleji, serebral palsi, eklem kontraktürü ve spinal kord hastalıkları olarak bulundu. En yüksek LMSÖO’nun spinal kord hastalarında bulunduğu tespit edilmiştir. Lokomotor sistem özürlülüklerine en sık eşlik eden tanılar nörojenik mesane, mental retardasyon ve hipertansiyon olarak tespit edildi.

Sonuç:

Özürlü sağlık kuruluna başvuran ve lokomotor sistem özürlülüğü bulunan bireylerin büyük çoğunluğu sürekli ve ağır özürlü bireylerdir. Lokomotor sistem özürlülükleriyle birlikte diğer sistem özürlülüklerinin de sıkça birlikteliğinin gözlenmiş olması, bu hastalara verilecek sosyal destek ve tedavi planlanması açısından öneme sahiptir. (Türk Osteoporoz Dergisi 2014;20: 60-4)

Anahtar Kelimeler: Fiziksel engellilik, muskuloskeletal anomali, özürlü degerlendirme

Giriş

Özürlü; doğuştan veya sonradan; bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle, toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük gereksinimlerini karşılamada güçlükleri olan, korunma, bakım, rehabilitasyon ve destek hizmetlerine ihtiyaç duyan kişi olarak tanımlanmaktadır (1). Özürlülük bireyleri, aileleri ve sosyal toplumu yakından etkileyen bir durumdur (2). Rehabilitasyon kliniklerinde kişinin yetersizliklerinin, kaybedilmiş, bazen de limitlenmiş olan fonksiyonel kapasitesinin belirlenerek tedavi edilmesi, psikososyal ve mesleki yönde de desteklenerek günlük yaşamda bağımsız duruma getirilmesi amaçlanmıştır. Bu anlamda Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon branşı; özürlü hasta grubuyla sıkça ilgilenen ve bu hastaların sorunlarına çözüm aradığı bir branştır.

Lokomotor sistem kayıplarının koruyucu ve tedavi edici hizmetlerle en alt düzeye indirilmesi; özürlü bireylere en uygun rehabilitasyon yöntemlerinin uygulanarak yaşama katılmalarının sağlanması ve hak ettikleri sosyal güvenceye sahip olması süreçlerinin tümünde fiziyatristlerin önemli katkısı bulunmaktadır. Ülkemizde bir çok hasta sosyal haklarını kullanabilmek için çeşitli hastanelerdeki Özürlü Sağlık Kurulları’na başvurmaktadır. Özürlüler ile ilgili olarak bu kurulların verileri önemli bir kaynak olabilir. Sağlık Kurulu raporları ayrıntılı tıbbi incelemenin yapıldığı ve kayıt altına alındığı kurullar olması nedeniyle önemli bir veri bankasıdır. Lokomotor sistem özür oranı (LMSÖO) ile tüm vücut özür oranı (TVÖO) ilişkisinin belirlenmesi de, özellikle sosyal güvenlik ile ilgili desteklerin daha bilimsel ölçütlerle yapılmasına katkı sağlayabilir. Amacımız hastanemiz özürlü sağlık kuruluna başvuran ve lokomotor sistem ile ilgili özürlülük oranlarına sahip hastaların özelliklerini değerlendirmek ve diğer sistem özürlülükleriyle birlikteliklerini, tüm vücut fonksiyon kayıp oranlarını ve bu parametrelerin yaşlara göre dağılımını incelemektir. Özürlülüğe neden olabilecek lokomotor sistem hastalıklarının belirlenmesinin bununla birlikte diğer sistem özürlülüklerinin hangi sıklıkta ve neler olduğunun bilinmesinin özellikle branşımızı ilgilendiren lokomotor sisteme ait özürlü hasta grubuna yaklaşım ve patolojileri önlemede gerekli tedbirlerin alınması açısından faydalı olacağı düşünülmüştür. Lokomotor sistem patolojileriyle özürlülüğe neden olan diğer sistem patolojilerinin neler olduğunun bilinmesi özürlü hastaya multidisipliner yaklaşım açısından önemlidir.


Gereç ve Yöntem

Mart 2012-Mart 2013 tarihleri arasında hastanemiz özürlü sağlık kuruluna başvuran 2263 olgu retrospektif olarak değerlendirildi. Lokomotor sisteme ait tanı almış 672 hasta çalışmaya alındı. Bu hastaların tüm branşlarca yapılmış muayene bulguları ayrıntılı olarak tarandı. Tarama sağlık kurulu dosyalarının incelenmesi ile gerçekleştirildi. Tüm hastaların demografik verileri, başvuru amaçları kaydedildi. Hastaların, başta lokomotor sistem hastalıkları olmak üzere tüm hastalıklarıyla ilgili tanıları ve bunlara ait özürlülük oranları, özür durumlarının ağır ve sürekli olup olmadığı, başvuru nedenleri kaydedildi. Değerlendirme, resmi gazetede yayınlanan “Özürlülük ölçütü, sınıflaması ve özürlülere verilecek Sağlık Kurulu raporları hakkında yönetmelik” ile özürlülük oranları hesaplanarak yapıldı. Ağır özürlü: Yönetmelikte belirtilen şekliyle “Özür durumuna göre özür oranı %50 ve üzerinde olduğu tespit edilenlerden günlük yaşam aktivitelerini başkalarının yardımı olmaksızın yerine getiremeyeceğine özürlü sağlık kurulu tarafından karar verilen kişiler” olarak değerlendirilmiştir. İstatistiksel analizler için SPSS version 10.0 paket programı kullanıldı. Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistiksel metotları (ortalama, standart sapma) uygulandı. Çalışma için Kocaeli Üniversitesi’nden Etik Kurul onayı alındı.


Bulgular

Özürlü sağlık kuruluna bir yıllık süre içerisinde başvuran 2263 olgunun 672’sinde (%29,6) lokomotor sistem patolojisi mevcuttu. Bu hastaların 366’sı erkek (%54,4), 306’sı kadın (%45,6) idi. Ortalama yaşlarının 49,6±26 olduğu tespit edildi. On sekiz yaş altındaki birey sayısı 63 (%9,3) iken, 65 yaş üzerindeki hasta sayısı 208 (%30,9) olarak bulundu. Hastaların TVÖO ortalaması 69,5±28,4 iken, LMSÖO ortalaması 49,43±17,1 idi. Altı yüz yetmiş iki hastanın 379’u (%56,3) Sağlık Kurulu’nca ağır özürlü olarak değerlendirildi, 554’ünün (%82,4) özürlülüğü sürekli olarak raporlandırıldı. Özürlü sağlık kuruluna en sık başvuru nedeni sosyal yardım ve evde bakım hizmetlerinden yararlanma talebi nedeniyle yapılmıştı. Başvuru nedenleri Tablo 1’de özetlenmiştir.

Tüm vücut özür oranı en yüksek 90 yaş ve üzerinde, en az ise 40-49 yaş aralığındaki hastalarda tespit edildi. LMSÖO en yüksek 10-19 yaş aralığındaki bireylerde, en az ise 40-49 yaş aralığındaki bireylerde tespit edildi. Yaş gruplarına göre özürlülük oranları ve ağır özürlülüğe sahip birey sayıları Tablo 2’de verilmiştir.

Altı yüz yetmiş iki hasta içerisinde en sık tespit edilen lokomotor sistem patolojisi osteoartrit (OA) olarak bulundu. Yüz yirmi dokuz (%19,2) OA tespit edilen hastanın 60’ında diz OA’sı, 11’inde kalça OA’sı, 12’sinde diz ve kalça OA’sı, 23 hastada omurga OA’sı, 23 hastada da jenaralize OA mevcuttu. Yüz yedi hastada hemipleji tespit edildi. Hastaların 65’i sol, 42’si sağ hemiplejikti. Doksan bir hasta serebral palsi (SP) tanısı almıştır. Altmış iki hasta spastik SP, 18 hastada diskinetik SP, üç hastada mikst tip SP saptanmış olup sekiz hastada ise SP tipi belirtilmemişti. Yetmiş hastada travma, fraktür ya da immobilizasyon gibi nedenlerle gelişmiş eklem kontraktürü saptanmış olup, bunların 39’u alt ekstremitede, 31’i üst ekstremitede tespit edilmiştir. En sık diz, kalça, dirsek eklemlerinde tespit edilmiştir. Altmış üç hastada spinal kord lezyonu tespit edilmiş olup, bu hastaların 43’ü paraplejik, 20’si tetraplejikti. Kırk dokuz hastada periferik sinir yaralanması mevcuttu. On sekiz hastada brakial pleksus lezyonu, 13 hastada siyatik sinir yaralanması, sekiz hastada median sinir, dört hastada ulnar, üç hastada radial sinir, üç hastada median ve ulnar sinir yaralanması tespit edildi. Otuz dokuz hastada çeşitli seviyelerde ampütasyon mevcuttu. Yirmi beş hastada alt ekstremitede, 14 hastada üst ekstremitede ampütasyon tespit edildi. Yaş ortalaması en yüksek grubun OA tanısı alan grup oluğu, en düşük grubun ise serebral palsi tanılı hastalar olduğu görüldü. Spinal kord hastalıkları en yüksek LMSÖO ve TVÖO’ya sahip iken, eklem kontraktürü tanısı olan hasta grubu en az LMSÖO ve TVÖO’ya sahipti. TVÖO ile LMSÖO arasında en az farka sahip gruplar; polio sekeli hastaları ile eklem kontraktürü olan hasta grubu idi. Tablo 3’te en sık görülen lokomotor sistem patolojileri ile özürlülük oranları belirtilmiştir.

Lokomotor sistem özürlülüğü bulunan 91 hastada nörolojik tanı da mevcuttu. En sık nörolojik tanılar sırasıyla Demans (n=52), Epilepsi (n=20), Parkinson (n=10) olarak tespit edildi. Lokomotor sistem özürlülüğü bulunan 52 hastada göz patolojisi tespit edildi. En sık tanılar sırasıyla görme bozukluğu (n=25), diabetik retinopati (n=10) ve glokom (n=10) olarak bulundu. Altmış üç hastada kulak burun boğaz patolojisi bulundu. En sık tanılar sırasıyla tek kulakta işitme kaybı (n=20), iki kulakta işitme kaybı (n=18) ve konuşma bozuklukları (n=11) olarak bulunmuştur. İki yüz üç hastada iç hastalıklarıyla ilgili tanı mevcuttu. Yetmiş beş hasta birden fazla dahili tanıya sahipti. En sık tanılar sırasıyla hipertansiyon (n=74), hiperlipidemi ve hipertansiyon (n=74), diabet (n=31) olarak saptandı. Yüz yetmiş iki hastada ürolojik tanı tespit edildi. En sık tanılar sırasıyla nörojenik mesane (n=140), stres inkontinans (n=22), prostat bezi hastalıkları (n=17) olarak tespit edildi. Yüz elli bir hastada psikiyatrik tanı tespit edildi. En sık tanılar sırasıyla mental retardasyon (n=91), depresyon-anksiyete (n=22), organik mental bozukluk (n=28) olarak tespit edildi. Altmış üç hastada göğüs hastalıkları patolojisi izlendi en sık tanılar sırasıyla astım (n=39), kronik obstrüktif akciğer hastalığı (n=20) olarak bulundu. Seksen hastada kardiyak patoloji izlendi. En sık tanılar koroner arter hastalığı (n=30), kalp yemezliği (n=25), ritm bozukluğu (n=10) olarak tespit edildi. On dokuz hastada onkolojik tanı mevcuttu. En sık onkolojik tanılar akciğer (n=6), kolon (n=4), meme (n=4), prostat (n=3) maliniteleri olarak bulundu.


Tartışma

Özürlülüğün önlenmesi, rehabilitasyonu ve fırsat eşitliğinin sağlanması amacıyla politikaların belirlenmesi, programların planlanması, yürütülmesi ve değerlendirilmesinin önemi her geçen gün vurgulanmaktadır (3). Bu anlamda branşımızı ilgilendiren hasta grubunun Özürlü Sağlık Kurulları’na başvuru nedenlerinin, tanılarının ve bu özürlü grubun ek patolojilerinin neler olduğunun bilinmesi önemlidir. Dünya Sağlık Örgütü, gelişmiş ülkelerde nüfusun %10’unu gelişmekte olan ülkelerde ise %12’sini özürlülerin oluşturduğunu kabul etmektedir (4). Ülkemizde Ulusal Özürlüler Veri Tabanına kayıtlı özürlülerin %29,2’si zihinsel özürlüler, %25,6’sı süreğen hastalığı olan özürlüler, %8,8’i ortopedik özürlüler, %8,4’ü görme özürlüler, %5,9’u işitme özürlüler, %3,9’u ruhsal açıdan özürlüler, %0,2’si dil ve konuşma özürlüler ve %18’i birden fazla özüre sahip olanlardır (5). Arslan ve ark.’nın yapmış oldukları 23 merkezli epidemiyolojik çalışmada Kocaeli ilinde yaşlı nüfusta özürlülük %16,5 olarak tespit edilmiş ve Türkiye genelinde  en  az özürlülük  oranına sahip il olarak belirlenmiştir (6).

Lokomotor sistem özürlülüğü ile ilgili Diyarbakır merkezinde yapılmış bir çalışmada hareket sistemi özürlülerinin sayısı 1031, toplumdaki sıklığı ise %2,66 olarak tespit edilmiştir (7). Türkçe literatürde özürlü sağlık kuruluna başvuran hastaların lokomotor sistem patolojilerini araştıran kapsamlı bir çalışmaya rastlanmamıştır. Özürlü Sağlık Kurulları’nda kulak burun boğaz, göz ve nörolojik patolojilerin incelendiği birkaç çalışma yer almaktadır (8-10). Sırasıyla Sağlık Kurulu’na başvuran hastaların kulak burun boğaz ve nörolojik tanıya sahip olma oranları %13,5 ve %10,87 olarak belirtilmiştir. Çalışmamızda özürlü sağlık kuruluna başvuran hastaların %29,6’sı lokomotor sistem ile ilgili tanı alan hastalardı. Diğer çalışmalarla karşılaştırıldığında lokomotor sistem patolojilerinin daha sıklıkla görüldüğü ya da Sağlık Kurulu’na daha sık başvurduğu düşünülmektedir. Bu oran, sağlık kurullarına yapılan başvurularda lokomotor sisteme ait patolojilerin değerlendirilmesi açısından hastanemize yapılan başvurular ile sınırlıdır. Hastaneye ulaşamayan, başka hastaneye başvuran, Sağlık Kurulu raporu almaya ihtiyaç duymayan kişiler dahil edilmediğinden genel toplumdaki lokomotor sistem özürlülük oranını yansıtmamaktadır.

Çalışmamızda lokomotor sistem patolojisi olan olguların ortalama yaşı 49,61±3,26 idi. Türkiye Özürlüler Araştırması’na göre özürlüler için median yaş 33,86 yıl olarak tespit edilmiş ve en sık 15-29 yaş grubunda görüldüğü bildirilmiştir (3,11). Çalışmamızda özürlü sağlık kuruluna başvurmuş LMSÖO’ya sahip hastaların %30,9’unun geriatrik yaş grubundaki hastalar olduğu tespit edildi. Ülkemizde yapılan nüfus sayımlarına göre yaşlı birey sayısı giderek artmaktadır (12). Genellikle geriatrik bir hastada özürlülüğe giden sürece etki eden çok sayıda faktör vardır. Yaşla birlikte tüm doku, organ ve sistem işlevlerinde bir takım değişiklikler olur. Fizyolojik olarak çeşitli sistemlerdeki kapasitenin, çevresel değişikliklere uyum yeteneğinin ve strese yanıt verebilme kabiliyetinin azalması yaşlı bireyin hastalıklara olan duyarlılığını arttırır. Bu duyarlılığın artmasına ek olarak bir takım ekstrensek faktörlerin eklenmesi sonucunda ileri yaş popülasyonda özürlülük daha sık görülmektedir (13-15). Çalışmamızda ağır özürlü birey oranı %56,3 idi. Uysal ve ark.’nın Özürlü Sağlık Kurulları’na başvuru yapmış hastaları inceledikleri çalışmalarında başvuruların %21’i kas iskelet sistemine ait özür oranı olan hastalar olup, en yüksek özür oranları kas iskelet sistem muayenesine göre elde edilmişti. Tüm hastalarda ağır özürlü birey oranı %49,4 idi (16). Çalışmamıza sadece lokomotor sistem ile ilgili özürlü bireyler dahil edildiğinden ağır özürlü birey oranımızın yüksek olduğu düşünülmüştür.

Özürlü popülasyonunda farklı bölgelerde yapılmış çalışmaların bazılarında bayanların (7,17) bazılarında da erkeklerin (18) daha fazla sayıda oldukları gösterilmiştir. Çalışmamızda erkek hastalar daha fazla Sağlık Kurulu’na başvurmuşlardı.

Çalışmamızda LMSÖO almış hastaların büyük çoğunluğunu OA ve sırasıyla hemipleji, serebral palsi, eklem kontraktürü ve spinal kord hastalıkları tanılı hastalar oluşturmaktaydı. Bu sıralama fizik tedavi kliniğinde en sık rastlanan hastalıklar grubunu da oluşturmaktadır (19). Lokomotor sistem özürlülüğü bulunan hastalar içerisinde TVÖO en yüksek grubu spinal kord tanısı almış hastaların oluşturduğu, en yüksek LMSÖO’na sahip hastalarında spinal kord hastaları olduğu tespit edilmiştir. OA tanısı almış hasta grubu en yüksek yaş grubuna sahip hastalardı. Ülkemizde hastalık yükü çalışmalarında OA ön sıralarda (yedinci sırada ve toplam hastalık yükü içinde %2,9) yer almaktadır (20). OA’lı hasta grubunda LMSÖO ile TVÖO arasında fark olduğu görülmüştür. Özellikle OA tanısı almış geriatrik grup hastaların özürlülüklerinin sadece lokomotor sistem kaynaklı olmadığının bilinmesi bu hasta grubuna multidisipliner yaklaşım açısından önemlidir.

TVÖO en yüksek 90 yaş ve üzerinde, LMSÖO en yüksek grup 10-19 yaş aralığındaki grup olarak bulunmuştur. Özürlülük prevalansının yaşla artması kronik hastalıkların tanı ve tedavisinde yaşanan gelişmeler ve yaşlı popülasyonda kadınların oranının artması ile açıklanmaktadır (6). LMSÖO’nun 10-19 yaş aralığında fazla olmasının nedeni olarak bu yaş grubunda özellikle SP hastalarının sayısının fazla olması düşünülmüştür. Ülkemizde 0-18 yaş grubunda 25 milyon çocuk vardır ve bunların 3 milyonu 0-16 yaşları arasında özürlü çocuklardır (21). SP’li hastaların ek patolojilerinin de olması, özür oranını arttırmıştır. SP’li çocukların %50-%75’inde zihinsel gerilik ya da öğrenme bozukluğu, %25’inde konuşma bozukluğu, %25’inde işitme bozuklukları, %25-%35’inde epileptik nöbetler, %40-%50’sinde görme bozuklukları görülür (22).

Lokomotor sistem özürlülüklerine en sık eşlik eden tanılar sırasıyla dahiliye, nöroloji ve psikiyatri bölümlerinden alınan tanılardı. En sık görülen ek tanılar ise nörojenik mesane, mental retardasyon ve hipertansiyon olarak tespit edildi. Hipertansiyon; özellikle OA’lı yaşlı hastalarda, mental retardasyon; serebral palsili hastalarda, nörojen mesane ise hemipleji, spinal kord yaralanması ve serebral palsi hastalarında sıkça gözlenen tanılar olarak bulundu.

Lokomotor sistem özürlülüğü, hareket sistem sağlığı ve rehabilitasyonu hizmetleri yanında eğitim, istihdam, sosyal güvenlik gibi ekonomik ve sosyal alanları da ilgilendiren çok boyutlu bir alandır. Çalışmamızda lokomotor sistem özürlülüğü olan hastalar en sık sosyal yardım ve evde bakım hizmetleri talebi nedeniyle özürlü sağlık raporu başvurusunda bulunmaktadırlar. Bu veriden LMSÖO sahip hastaların daha çok sosyal yardıma ihtiyacı olan bireyler olduğu sonucu da çıkarılabilir.


Sonuç

Bölgemizdeki lokomotor sistem özürlülük nedenlerinin tam bir profilini çıkarmamış olsa da, çalışmamızın bölgemiz için bir örnek oluşturduğunu düşünmekteyiz. Bu konuda yapılacak çalışmaların hem alanımızdaki patolojilerle ilgili demografik veri oluşturulması, hem de bu verilerin değerlendirilmesi ile özürlülere yönelik düzenlemelerin planlanmasında yardımcı olabileceği düşünülmüştür. Sağlık Kurulu’na başvuran ve lokomotor sistem özürlülüğü bulunan bireylerin büyük çoğunluğunun sürekli ve ağır özürlü bireyler olduğu, ve diğer sistemlere ait hastalıklarının da bulunduğunun göz önünde bulundurulması, bu hastalara verilecek sosyal destek ve tedavi planlanması açısından öneme sahiptir.


1. Özürlülük ölçütü, sınıflandırması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporları hakkında yönetmelik. kurum ve kuruluş yönetmeliği (özürlüler idaresi başkanlığı) resmi gazete tarihi:2010: 27787.
2. Chermak GD. A global perspective on disability: a review of efforts to increase access and advance social integration for disabled persons. Int Disabil Stud 1990;12:123-7.
3. Türkiye Özürlüler Araştırması (Turkey Disability Survey). Devlet İstatistik Enstitüsü, 1 basım. Devlet İstatistik Enstitüsü Matbaası, Ankara, 2002.
4. World health organization.disability prevention and rehabilitation– technical report series 668. Geneva: WHO, 1981.
5. Türkiye İstatistik Kurumu, Özürlülerin sorun ve beklentileri araştırması, 2010. Ankara, http://tuikapp.tuik.gov.tr/ adnksdagitapp/adnks.zul (2010).
6. Arslan Ş, Gökçe Kutsal Y. Yaşlılarda özürlülüğün değerlendirimine yönelik çok merkezli epidemiyolojik çalışma. Geriatri 1999;2:103-14.
7. Nas K, Çevik R, Gür A, Erdoğan F, Saraç A J. Diyarbakır merkezinde okul çocukları ve ailelerinde hareket sistemi özürlülerin sıklığı. Türk Fiz Tıp Rehab Derg 1999;2:8-14.
8. Çabalar M, Demirtaş Tatlıdede A, Yazar T, Güveli B, Yayla V. Nörolojik hastalıkların özürlülük derecelerinin sağlık kurulunda değerlendirilmesi. Bakırköy Tıp Dergisi 2011;7:142-6.
9. Sayın İ, Erdur Ö, Topçu İ, Kayhan F T. Sağlık kuruluna özürlülük tespiti ve diğer nedenlerle başvuran olgularda kulak burun boğaz patolojileri ve sıklıkları: Gözlemsel bir çalışma. Kbb-Forum 2011;10:87-91.
10. Ceyhan D, Yaşar T, Demirok A, Çınal A, Esmer O,Batur M. Sağlık kurulu raporlarına göre Van bölgesinde görme özürlülük nedenleri. Turk J Ophthalmol 2012;42:131-4.
11. Akar T, Demirel B. Bir üniversite hastanesine başvuran özürlülerin analizi. Türkiye Klinikleri Adli Tıp Dergisi 2008;5:101-8.
12. DİE. Türkiye istatistik yıllığı, Devlet İstatistik Enstitüsü, Ankara, 2004.
13. Özgül A. Geriatrik patolojinin esasları. ın: Beyazova m, Gökçe-Kutsal Y, Editors. Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon. Ankara: Güneş Kitabevi, 2000.p:1341-52.
14. Ania Lafuente BJ, Suarez Almenara JL, Guerra Hernandez. Healthy aging and functional disability among elderly inhabitants of Canary Islands (Spain). Rev Esp Salud Publica 1997;71:161-71.
15. Rosa TE, Benicio MH, Latorre M Lima F D. Determinant factors of functional status among elderly. Rev Saude Publica 2003;37:40-8.
16. Uysal C, Bulut M, Kaya C,Güneş M, Bez Y, Zeren C. Dicle üniversitesi hastaneleri özürlü kuruluna başvuran olguların incelenmesi. Adli Tıp Dergisi 2013; 27:1-9.
17. Turhanoğlu AD, Saka G, Karabulut Z. Diyarbakır il merkezinde yaşayan 65 yaş ve üzeri bireylerde özürlülük ve kronik hastalık sıklığı. Geriatri 2000;3:146-50.
18. Beşer E, Atasoylu G, Akgör Ş, Ergin F, Çullu E. Aydın il merkezinde özürlülük prevalansı, etyolojisi ve sosyal boyutu. TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni, 2006;5:267-75.
19. Borman P, Bodur H. Fizik tedavi ve rehabilitasyon polikliniğine başvuran yaşlıların tanısal dağılımı. Geriatri 1999;2:57-60.
20. Ünüvar N, Mollahaliloğlu S, Yardım n (eds). Türkiye Hastalık Yükü çalışması 2004. TC Sağlık Bakanlığı, Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı, Hıfzıssıhha Mektebi Müdürlüğü. Aydoğdu Ofset Matbaacılık Ltd, Ankara 2007:701
21. Türkiye İstatistik Kurumu. Türkiye Özürlüler Araştırması,2002.10 ekim 2008: http://www.die.gov.tr/cın/stat/ dozurlulukorani.doc.
22. Shepherd RB. Cerebral palsy. ın: Physiotherapy in paediatrics. 3rd ed. Oxford: Butterworth-Heinemann; 1995. p. 110-44.