GIRIS VE AMAÇ
Osteoporoz düsük kemik kütlesi ve kemik dokusunun mikromimari yapisinin bozulmasi sonucu kemik kirilganliginda ve kiriga yatkinlikta artis ile karakterize olan sistemik bir iskelet hastaligidir (1,2). Osteoporozun yasli popülasyonun en yaygin hastaligi oldugu sanilmaktadir(3). Erkekte osteoporoz ciddiyeti her geçen gün daha iyi anlasilan bir saglik sorunudur (4). Osteoporozu önemli bir toplum sagligi sorunu haline getiren kirikla olan baglantisidir (5,6). Tüm kalça kiriklarinin %30’u ve vertebra fraktürlerinin %20’si erkeklerde olmaktadir (7).Yasli erkekler önemli bir kirik riski tasimaktadir. Osteoporotik kirik sonrasi morbidite erkeklerde kadinlardan daha agirdir, mortalite de erkeklerde daha siktir (8) Mevcut verilerden çikarilan esas sonuç osteoporotik erkeklerin sayisinda artis oldugudur. Bu sayinin erkeklerin yasam beklentisindeki artisla iliskili olarak artmaya devam edecegi söylenebilir (9). Yaslanma ile kemik kaybi kadinlarda oldugu kadar erkeklerde de olusur. Ciddi osteoporozu olan erkeklerin % 40’indan fazlasinda medikal problem ya da kemik kaybina yol açan risk faktörü saptanmamistir (7). Klinik olarak osteoporoz kirik olusana kadar sessiz seyrettigi için osteoporoz için risk faktörü tasiyan ve osteoporozu bulunan erkeklerin belirlenmesi gerekir. Osteoporoz belirlenince bu kisiler tedavi edilebilir ve böylece osteoporotik kirikla iliskili morbidite ve mortalitenin azaltilmasi mümkün olur (4). Yüksek kirik riskini en iyi yansitan yöntem kemik yogunluk ölçümleridir (5). Erkeklerde yasla olusan kemik döngüsü degisiklikleri hakkinda oldukça az veri vardir (10). Yasli erkeklerde biyokimyasal kemik belirteçleri BMD ile negatif olarak koreledir ve yaslanma ile olusan kemik kaybi artmis kemik yapimi ile dengelenemeyen artmis kemik yikimindan ileri gelir (11).Bu çalismanin amaci majör risk faktörlerini tasimayan 60 yas üzeri erkeklerde KMY ölçümü ile kemik kaybinin derecesini saptamak ve bu yastaki erkeklerde kemik döngüsünü yapim ve yikim belirteçleri ile degerlendirmekti.
MATERYAL ve METOD
Çalismaya 60 yas üstü 19 erkek olgu alindi. Çalismaya alinmama kriterleri: 1) Sistemik hastalik hikayesi (enflamatuar, tümöral, endokrinolojik bozukluk, düsme riskini arttiran hastaliklar), 2) Osteoporotik kirik hikayesi, 3) Osteoporoz tedavisi aliniyor olmasi, 4) Osteoporoz için risk faktörü kabul edilen ilaçlari kullanmasi, 5) Alkolizm idi. Hastalarda sekonder osteoporozu belirlemek üzere parathormon (PTH) düzeyi tesbit edildi. Çalismada kemik yapiminin spesifik göstergesi olarak baslica osteoblastlar tarafindan sentez edilen osteokalsin(OK) ve yikim ürünü olarak kollajeni olusturan amino asitler arasindaki çapraz baglardan olusan deoksipiridinolin(DPD) seviyeleri arastirildi. Biyokimyasal ölçümler sabah saat 08:00-10:00 saatlari arasinda herhangi bir diyet uygulanmadan alinan kan ve idrar örneklerinde yapildi. Her üç parametre ELISA yöntemi ile ve ticari kitler kullanilarak çalisildi.Kemik mineral yogunlugu (KMY; g/cm2) Dual Energy X-ray Absorptiometry (DEXA) yöntemi ile Lunar-DPX teknolojisi kullanilarak ölçüldü. DEXA ile 16 hastada lomber bölgeden antero-posterior (L2-L4’ten) ve sol femur boyun, trokanter, total kalça ve Ward’s üçgeninden ölçüm yapildi. Osteoporoz ve osteopeni tanisi için Dünya Saglik Örgütü (DSÖ) kriterleri esas alindi. Hastalarin DPD, PTH , OK seviyeleri karsilastirildi.Tüm veriler; SPSS 10.00 istatistik paket programi kullanilarak degerlendirildi. Verilerin degerlendirilmesinde; sürekli degiskenler için T testi kullanildi, korelasyon analizi için Pearson korelasyon testi kullanildi. p<0,05 anlamli kabul edildi.
BULGULAR
Çalismaya alinan 19 hastanin yas ortalamasi 69.3±5.6 (62-80) idi. Hastalarin 8’i 60-69, 10’u ise 70-79 yaslari arasinda iken bir olgu 80 yasinda idi. Osteokalsin hastalarin %42.1’ inde (8 kisi) artmis, %5.3’ünde (1 kisi) azalmis, %52.6’inda (10 kisi) ise normaldi. DPD hastalarin %21.1’inde (4 kisi) normal, %73.7’inde (14 kisi) artmis, %5.3’ünde ise (1 kisi) azalmisti. PTH hastalarin %94.7’sinde (18 kisi) normalken bir kiside yüksekti. PTH seviyesi yüksek olan hasta DEXA degerlendirmesine katilmadi. 16 hastanin lomber bölge ve sol femurdan yapilan DEXA ölçümlerinde L2-4 T skoru dört hastada osteopenik (%25), dört hastada osteoporotik olarak (%25) saptandi. Femur Ward’s T skoru ise 6 hastada osteoporotik (%37.5), 6 hastada osteopenik (%37.5) düzeydeydi (Tablo 1). DPD, PTH ve OK seviyeleri açisindan DEXA sonuçlari normal olan olgularla osteopeni ve osteoporozu olan olgular arasinda anlamli farklilik saptanmadi (p>0.05). L2-4’te osteopeni yada osteoporozu olan hastalarin tümünde Ward’s üçgeninde de osteopeni yada osteoporoz tesbit edildi. L2-4 lomber bölge DEXA T skorlari normal olup femur Ward’s üçgeninde düsük degerleri olan; 1 hastada osteoporoz, 2 hastada osteopeni olmak üzere; 3 hasta vardi. Hastalarin biyokimyasal parametreleri ve DEXA sonuçlari 60-69 ve 70-80 olmak üzere iki yas grubunda degerlendirildi. Yas gruplarina göre hastalarin DPD, PTH ve OK seviyeleri ortalamalari Tablo 2’de verildi. Iki yas grubu arasinda OK, DPD ve PTH düzeyleri açisindan istatistiksel olarak anlamli fark yoktu (p>0.05). Yas gruplamasina göre DEXA degerleri Tablo 3’te verildi. Her iki yas araliginda da elde edilen DEXA sonuçlari benzerdi (p>0.05).
TARTISMA
Osteoporoz en sik görülen metabolik kemik hastaligidir (5). Önemli bir halk sagligi sorunu olarak düsünülmektedir, ancak bu sorunun gerçek boyutu halen belirsizdir (12,13). Osteoporoz ve osteoporoz iliskili kirik olusumu genellikle postmenopozal ve yasli kadinlarin sorunu olarak düsünülmektedir, fakat bu problemler ayni zamanda erkeklerde de görülmektedir (4). Bu hastaligin sosyal ve ekonomik maliyeti, yasla eksponansiyel olarak artis gösteren kirik olusumunun klinik sonuçlarina baglidir (13). Ileri yastaki erkeklerde osteoporoza sikça rastlanmaktadir (4). Osteoporozun epidemiyoloji ve patogenezinin anlasilirligi klinisyene optimal tani ve tedavi yaklasimi gelistirmede yardim eder (3). Erkeklerde osteoporoz yaygin olarak primer, senil ve sekonder osteoporoz olarak siniflandirilir(14). Hipogonadizm, kortikosteroid kullanimi, primer hipertiroidizm, alkolizm ve ileri yas major risk faktörleri olmakla beraber osteoporotik erkeklerin % 50’sinde etiyolojik bir faktör saptanamamistir (4,5,6,7,8,9,10,11,12,13,14,15). Ileri yas disinda major risk faktörü tasimayan olgularda yapilan bu çalismada olgularin L2-4 DEXA ölçümlerinde %25’inde osteopeni, % 25’inde ise osteoporoz tesbit edildi. Yaslanma ile olusan kemik kaybi hem kadinlarda hem de erkeklerde 50 yas civarinda baslar (4). Manisali ve ark’nin yaptiklari çalismada, kadinlarda oldugu gibi erkeklerde de, hem lomber hem de femoral KMY degerlerinde azalma 5. dekattan sonra daha barizdi (16). Osteoporoz patogenetik olarak yetersiz doruk kemik kütlesi, asiri kemik yikimi veya bozulmus kemik yapiminin sonucu olabilir (3). Kadinlarda kemik rezorbsiyonunda yasla iliskili olusan artis mekanizmalarinin belirlenmesinde çok fazla arastirmalar yapilmisken, yasli erkeklerde kemik kaybi patogenezine dair bilgimiz halen tam degildir (17,18). Kemik yapim ve yikim belirteçlerinin düzeyleri 20-30 yaslarindaki erkeklerde en yüksek seviyeye ulasir, sonra azalir ve 50 ve 60 yaslari arasinda en düsük seviyeye ulasir. Yasli erkeklerde kemik döngüsü belirteçleri hakkindaki veriler çeliskilidir. Kemik yapim belirteçlerinin konsantrasyonunun çok fazla arttigi, biraz azaldigi ya da degismedigi yönünde çalismalar vardir. Kemik yikim belirteçlerinin bazi çalismalarda, asil 70 yasindan sonra ivme kazanmakla birlikte, arttigi bulunmustur (11). Chailurkit ve ark’nin bir çalismasinda 20-80 yas arasindaki saglikli kadin ve erkeklerde kemik döngüsü belirleyicileri ve D vitamin seviyesindeki degisiklikler incelenmis, kadinlarda tüm kemik döngüsü biyokimyasal belirteçleri yasla artarken ve menopoz baslangicinda ani bir artis gösterirken erkeklerde ilerleyen yasla yavas yavas azalma oldugu görülmüstür (19). Bir diger çalismada da 60 yasin üstündeki erkeklerde kemik yapim belirteçleri artmamisken kemik yikim belirteçleri bazi erkeklerde artmis ve daha düsük KMY ile iliskili bulunmus ve bu dengesizligin yasli erkeklerde artmis kemik kaybindan sorumlu oldugu düsünülmüstür (10). Bu çalismada vaka sayisi az olmakla birlikte OK seviyesi hastalarin %42.1’ inde artmisken DPD seviyesinin vakalarin %74’ünde artmis oldugu tesbit edildi. Ancak DEXA degerleri ile bu iki parametre arasinda anlamli iliski saptanmadi. Serum PTH’sinda yasa bagli olusan artis yasli kadinlarda artmis kemik yikimina katkida bulunur. Bir çalismada, yasli erkeklerde (70-78) PTH seviyelerinde artisin genç erkeklerle karsilastirildiginda daha yüksek seviyede kemik yikimina yol açtigi hipotezi test edilmistir. Kadinlardan farkli olarak yasli erkeklerde PTH sekresyonunun supresyonu ile idrar tip 1 kollajen N-telopeptidi saliniminda genç erkeklere kiyasla belirgin bir azalma olmadigi görülmüstür. Serum PTH seviyeleri ve kemik yikiminda yasa bagli olusan artis arasindaki iliski yasli erkekler ve kadinlarda farklilik göstermektedir (17). Bu çalismada olgularin PTH degerlerinin 1 hasta disinda normal sinirlar içerisinde olmasi da bunu desteklemekteydi.Osteoporoz nedeniyle olusan kiriklar 50 yas üzerindeki kadinlarin %40’ini erkeklerin ise %14’ünü etkiler (20). Kalça kiriklarinin mortalitesi kadinlarda %17 iken erkeklerde %31’dir (4). Osteoporozda olusan bir vertebra kirigi bagimsiz olarak yeni kiriklarin habercisidir. Geçirilen bir vertebra kirigi 3 yil içinde kalça kirigi riskini 4.5 kat arttirir (5). KMY en kolay ölçülebilen ve kirik riskini en dogru öngörebilen yöntemdir (1,2,3,4,5,2,3,4,5,6,7,8,9,10,11,12,13). Risk faktörlerinin belirlenmesi ve KMY ölçümleri toplum için prevantif stratejiler olusturulmasina olanak saglar (5). Femoral bölge, kirik riskinin degerlendirilmesinde en iyi KMY ölçüm bölgesidir (1,2,3,4,5,6,7,8,9,10,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20,21). KMY’deki degiskenlik yasla artar ve yasla olusan kemik kaybinin bireysel degiskenligini gösterir (22). Yapilan longitudinal bir çalismada KMY’ de yasla olusan longitudinal degisikliklerle en iyi uyum gösteren bölgelerin kalça ve ön kol oldugu belirlenmistir (23). Özellikle risk faktörü tasiyan erkekler osteoporoz açisindan degerlendirilmeli, mortalite ve morbiditeyi önlemek için erken tani ve tedavi saglanmalidir (4).Sonuç olarak, kemik yapim ve yikim belirteçlerinin yasli erkeklerde osteoporozla olan iliskisini ve osteoporoza bagli olasi kirik riskini ne derecede belirleyebilecegi hususunda kesin yorumlar yapabilmek için daha genis seriler içeren çalismalara ihtiyaç vardir.