Giris
FMS; etiyolojisi belli olmayan yaygin vücut agrilari, belirli anatomik bölgelerde hassasiyet, azalmis agri esigi, uyku bozukluklari, yorgunluk ve siklikla psikolojik sikinti ile karakterize eklem disi romatizmal bir hastaliktir (1). FMS’nin etiyolojisi ve mekanizmalari tam olarak anlasilmamakla birlikte, ortaya çikmasinda nöroendokrin disfonksiyonlar yanisira santral agri mekanizmalari ve santral sensitizasyon en önemli faktörlerdir (2). Yaygin kas iskelet sistemi agrilari bulunmasina karsin, fizik muayene, laboratuar bulgulari ve radyolojik tetkikler normaldir. Hastalik daha çok 20-50 yas arasindaki kadinlarda görülmektedir (3).D vitamini eksikligi FMS, polimyaljia romatika, ankilozan spondilit, romatoid artrit, multiple myelom (MM), metastatik kemik hastaligi gibi hastaliklari taklit eden semptom ve bulgularla ortaya çikabilir (4). FMS semptomlarina sahip Danimarkali kadinlarin çogunda D vitamini eksikligi ve osteomalazi bulunmustur (5). Premenopozal FMS’li ve saglikli kadinlarda vitamin D düzeyini karsilastiran bir çalismada vitamin D düzeyi kontrol grubuna göre anlamli olarak düsük tespit edilmistir (6). FMSli hastalarda sedanter yasam, depresyon gibi eslik eden sorunlardan dolayi FMSnin osteoporoz gelisimi için bir risk faktörü olabilecegi ifade edilmistir (7). Yapilan çalismalarda premenopozal FMS’li hastalar ve kontrol grubu KMY açisindan karsilastirildiginda KMY’nin FMS’li hasta grubunda daha az oldugu saptanmistir (8).Bizim bu çalismadaki amacimiz premenopozal FMS’li ve saglikli kadinlarda kemik mineral yogunlugu ve D vitamini düzeylerini belirleyerek, agri ve yasam kalitesi üzerine etkisini arastirmaktir.
Bulgular
FMS’li hastalarin yas ortalamasi 39,8±6,2, kontrol grubunun yas ortalamasi 39,1±6,1 saptandi. FMS’li hastalarin vücut kitle indeksi (VKI) ortalamasi 27,93±5,0 iken kontrol grubunda 25,76±5,7 idi. Yas ve VKI açisindan gruplar arasinda istatistiksel olarak anlamli fark bulunmadi (5). FMS’li hastalarda siklikla yorgunluk (%97), sabah sertligi (%87), uyku bozuklugu (%87), yorgun uyanma (%87), anksiyete (%87) gibi semptomlar görülürken kontrol grubunda ayni semptomlar daha nadir (%3-13) izlendi. Hastalar ortalama 72±62,15 aydir bu sikayetlerden yakinmakta idi (Tablo 1).FMS’li hastalarda KF-36 toplam skoru ortalamasi 47,4±17,3 bulunurken kontrol grubunda bu deger 51,1±21,4 idi. KF-36 açisindan FMS’li hastalar ve kontrol grubu arasinda istatiksel olarak anlamli farklilik ortaya çikti (4). FMS’li hastalarda toplam BDÖ 15,8±5,6 bulunurken kontrol grubunda bu deger 10,3±7,4 idi. BDÖ, FMS’li hastalarda kontrol grubuna göre anlamli olarak daha yüksek çikti (2).FMS’li hasta ve kontrol grubunda Ca, Ph, 25-OH-D3 ortalama düzeyleri arasinda istatistiksel olarak anlamli fark tespit edilmedi. Ortalama KSALP düzeyi FMS’li hasta grubunda kontrol grubuna göre daha düsük bulunurken bu fark istatistiksel olarak anlamli (4) olmakla birlikte laboratuvar degeri olarak her iki grupta normal sinirlar içinde bulundu (Tablo 2).FMS’li hastalarda ve kontrol grubunda L2-4, femur boyun, femur total, femur wards T ve Z-skorlari ortalama degerleri karsilastirildi Iki grup arasinda anlamli fark tespit edilmedi (Tablo 3).FMS’li hastalarda 25-OH-D3 düzeyinin agri ve yasam kalitesi üzerine etkisi olup olmadigini incelemek için 20 ng/ml vitamin D için sinir deger kabul edildi. 25-OH-D3 düzeyi 20 ng/ml ve altinda olanlar ile 20 ng/ml üzerinde olanlar iki gruba ayrilarak incelendi. 30 FMS’li hastanin 17’sinde (6) 25-OH-D3 düzeyi 20 ng/ml ve altinda, 13’ünde (4) 20 ng/ml üzerinde bulundu. Iki grup arasinda GAS, FES, BDÖ ve KF-36 yönünden istatiksel olarak anlamli bir farklilik tespit edilmedi (5) (Tablo 4).FMS’li hastalarda KMY ölçüm degerlerinin agri ve yasam kalitesi üzerine etkisini incelemek için L2-4 ve femur boyun Z- skorlari düsük (£-1) ve normal (>-1) olmak üzere iki gruba ayrildi. Gruplar GAS, FES, BDÖ, ve KF-36 yönünden karsilastirildi. L2-4 Z-skorlari £-1 ve >-1 olanlar arasinda GAS, FES, BDÖ KF-36 yönünden anlamli bir farklilik tespit edilmedi (5) (Tablo 5). Benzer sekilde Femur boyun Z-skorlari £-1 ve >-1 olanlar arasinda GAS, FES, BDÖ ve KF-36 yönünden iki grup arasinda anlamli bir farklilik tespit edilmedi (5) (Tablo 6).
Tartışma
FMS’li hastalarda depresyon, sedanter yasam tarzi, azalmis fiziksel aktivite gibi faktörler ve etyopatogenezde rol oynayan nöroendokrin disfonksiyonlar kemik mineral yogunlugunda azalma ve vitamin D eksikligine yol açabilir. D vitamini eksikligi semptomatik oldugu zaman genellikle FMS, polimiyaljia romatika, polimiyozit, romatoid artrit, ankilozan spondilit, diffüz idiopatik skeletal hiperosteosis, algodistrofi, osteitis fibrosa sistika, metastatik kemik hastaliklari, multiple miyelom gibi çesitli hastaliklar ile karisabilmektedir (4). Tani kondugunda tedavinin kolay ve etkili olmasi nedeniyle bahsi geçen hastaliklarda altta yatan bir D vitamini eksikligi arastirilmalidir. Akkus ve ark.’lari ankilozan spondilit klinigini taklit eden bir osteomalazi olgusunda sadece vitamin D tedavisi yapilarak hastanin semptomlarinin düzeldigini ve ayrica bel ve kalça hareket kisitliliginin normale döndügünü göstermislerdir (13). Plotnikoff ve Quigley’in yaptigi bir çalismada ise kronik non-spesifik agrisi olan kisilerde %93 oraninda serum 25-OH-D3 düzeyleri eksik bulunmakla birlikte hastalarin yaygin agrilarinin sebebinin düsük D vitamini düzeyi olabilecegi ileri sürülmüstür. Bu yazarlara göre, non-spesifik kas-iskelet agrisi olan hastalar degerlendirildiklerinde, serum 25-OH-D3 seviyelerine mutlaka bakilmalidir (14). Biz çalismamizda polikliniklerimiza sikça basvuran ve yaygin agri nedenlerinden biri olan FMS’de, vitamin D düzeylerini kontrol grubu ile karsilastirarak bu konuya açiklik getirmeye çalistik. Premenopozal FMS’li ve saglikli kadinlarda vitamin D düzeyini karsilastiran Al-allaf ve ark.’larinin çalismasinda vitamin D düzeyi kontrol grubuna göre anlamli düzeyde düsük tespit edilmistir. Bunun sonucunda FMS’deki vitamin D düsüklügünün, bu hastalarin sedanter yasamina ve günes isigindan daha az yararlanmalarina bagli olabilecegini ileri sürmüslerdir (6).Çalismamizda vitamin D seviyesini FMS’li hastalarda 20,2 ng/ml, kontrol grubunda 20,3 ng/ml bulduk. Iki grup arasinda vitamin D düzeyinin istatiksel olarak farkli olmadigini tespit ettik. Ancak Al-allaf ve ark. Vitamin D düzeyi 8 ng/ml’nin altinda olanlari düsük D vitaminli kabul etmisler. Malabanan ve ark.larinin çalismasinda optimum PTH seviyelerine ulasmak için 20 ng/ml’lik serum 25-OH-D3 seviyelerinin gerektigi belirtilmistir (15). Biz de çalismamizda D vitamini sinir degerini 20 ng/ml olarak kabul ettik. Tanderer ve ark.’lari (16) 68 premenopozal FMS hastasi ve ayni yas grubunda 82 premenopozal saglikli kadini çalismalarina dahil ederek düsük vitamin D seviyeleri ile FMS arasinda bir iliski olup olmadigini arastirmak için vitamin D seviyelerini -1) olanlar arasinda BDÖ skoru açisindan bir fark saptanmadi.Jensen ve ark. (24) FMS’li hastalarda KMY’nin hastalik aktivitesi ile iliskisini incelemek için 20 premenopozal, 11 postmenopozal FMS’li hasta ve 30 premenopozal, 10 postmenopozal saglikli kadin üzerinde DXA yöntemi ile lomber ve femur boyun KMY’sini degerlendirmistir.Z-skorlarini inceleyerek yaptiklari degerlendirmede premenopozal FMS’li hastalarda lomber ve femur boyun KMY’si kontrol grubuna göre düsük düzeyde bulunmasina ragmen bu sonuç istatiksel olarak anlamli bulunmamistir ve çalismamizla paralellik göstermektedir. Ancak bizim çalismamizdan farkli olarak FMS’li hastalarda GAS ve FES ile femur boyun KMY’si arasinda negatif bir korelasyon saptamislardir. Biz çalismamizda FMS’li hastalarda KMY degeri düsük ve normal olanlar arasinda GAS, FES, ve KF-36 degerleri açisindan bir fark tespit etmedik. Bu sonuç bize premenopozal FMS hastalarinda KMY ölçümlerinin agri ve yasam kalitesi üzerine etkisi olmadigini düsündürmektedir. Sonuç olarak çalismamiza göre premenopozal FMS’li hastalarda tani ve tedavi açisindan D vitamini düzeyi ile KMY ölçümünün efektif ve ekonomik olmadigi gözükmektedir. Yapilacak çalismalarda yas, egitim düzeyi, menopoz durumu, ilaç kullanimi, çevresel faktörler, aktivite durumu, sistemik hastaliklar, ciddi depresyon gibi KMY’yi etkileyen faktörlerin minimalize edilmesinin gerekli olduguna inanmaktayiz. Bu nedenle FMS etyopatogenezinin aydinlatilmasinda D vitamini ve KMY’yi etkileyebilecek parametrelerin elimine edilerek yapildigi daha fazla çalismaya ihtiyaç oldugunu düsünmekteyiz.